3 Aralık 2011 Cumartesi
Bu kadaar
Çocuklara "beni ne kadar seviyorsun" diye sorulduğunda, eğer soruyu soran kişiyi seviyorsa (ya da gözüne girmek istiyorsa) kollarını iki yana açıp "bu kadaar" derler. Yani diyenler var, biliyorsunuzdur belki. Şahsen öyle tanıdıklarım var, büyüdüler tabii şimdi. Neyse lan, ben çocukken ellerimi öyle iki yana açmaktansa hep arkada birleştirirdim. Kollardan birinin uzunluğuna r diyelim, diğer çocuklar ailelerini (en tipik örnek budur) 2r kadar severken ben 2rx3,14 kadar seviyorum gibi bir anlam çıkartabiliyoruz bundan. Bir doğru oluşturmaktansa zihnimde beni çevreleyen bir çember oluşturdum yani. Mühendis kafası böyle bir şey olsa gerek. Aslanım Serdar aynı Tesla.
24 Ağustos 2011 Çarşamba
The Blog: Reborn (2011)
Red Hot Chili Peppers yeni albüm çıkardı, Jim Carrey'nin yeni filmi varmış, Deus Ex çıktı, sevdiceğimin başka bir sevdiceği var. Ben de hazır bunalmışken ergen point'lerimi kullanıp tekrar blog'a bir bakayım dedim. Sanırım böyle demesem daha iyi olacaktı, artık anlatacak bir şeyim yok çünkü. Blog'u açtığımda ilk olarak sınıfımla ilgili bir yazı yazmıştım, sonu okul değiştirmeme kadar gitmişti. Şimdi sınıfım iyi neyse ki, ama kişisel çevremden bahsetmek yine de sağlıklı bir fikir değil.
Artık blog yazmanın da eski havası yok sanırım. O kadar hızlı yaşıyoruz ki (buna sonra değineyim) 140 karakteri geçen yazılar sinirimizi bozuyor. O kadar benciliz ki bir siteye girdiğimizde tüm gördüklerimizin tek bir kişiye ait olması sinirimizi bozuyor. Sadece seni okumak için blog'una girecek kişilerin sayısı senin yazdıklarını ana sayfasındaki yazıların arasında kaybolup giderken görmek isteyenlerden çok daha az. Tabii eğer insanların ilgisini çeken bir şey sunmuyorsan, sunmuyorsam. Bu söylediğim sadece internetle ilgili de değil. Şu anda her gün beni görmek isteyen birisi var mı bilmiyorum, herkes yüzümün kalabalığa karışmasına alışmış. Eğer hala onlar hakkında daha fazla şey öğrenmek, başka kimseye ihtiyaç duymadan sadece onları görmek için facebook ya da twitter'da sayfasına ayrıca tıkladığınız birisi varsa, gerçekte de o kişi sizin hayatınızda bir figüran değil demektir.
Yazmayalı yıl olmuş, körelmişim. Yeniden hoş geldim.
(alakasız konu: Glee ne tırt bir dizidir yahu)
Artık blog yazmanın da eski havası yok sanırım. O kadar hızlı yaşıyoruz ki (buna sonra değineyim) 140 karakteri geçen yazılar sinirimizi bozuyor. O kadar benciliz ki bir siteye girdiğimizde tüm gördüklerimizin tek bir kişiye ait olması sinirimizi bozuyor. Sadece seni okumak için blog'una girecek kişilerin sayısı senin yazdıklarını ana sayfasındaki yazıların arasında kaybolup giderken görmek isteyenlerden çok daha az. Tabii eğer insanların ilgisini çeken bir şey sunmuyorsan, sunmuyorsam. Bu söylediğim sadece internetle ilgili de değil. Şu anda her gün beni görmek isteyen birisi var mı bilmiyorum, herkes yüzümün kalabalığa karışmasına alışmış. Eğer hala onlar hakkında daha fazla şey öğrenmek, başka kimseye ihtiyaç duymadan sadece onları görmek için facebook ya da twitter'da sayfasına ayrıca tıkladığınız birisi varsa, gerçekte de o kişi sizin hayatınızda bir figüran değil demektir.
Yazmayalı yıl olmuş, körelmişim. Yeniden hoş geldim.
(alakasız konu: Glee ne tırt bir dizidir yahu)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)